16 Aralık 2008 Salı

SAKALLI SEVGİLİ


Helikopter pervanesine kaptırdığım işaret parmağımı ve yüzük parmağımı getiremezsem hiç evlenemeyeceğimi ve hiç tahtaya kalkmak için parmak kaldıramayacağımı söyledi doktor. Umursamadım. Sağlık Ocağında 161 numarayı almıştım ve 93 dakika sıranın bana gelmesini beklemiştim. Koca bir hiç için! Odadan çıkıp bir numara daha aldım. Başka bir doktorda şansımı denemek istiyordum. Bekleme salonundaki koltukların hepsi ihtiyarlar tarafından doldurulmuştu. Çoğunun bir sıkıntısı yok gibi görünüyordu. Yaşlandıklarını kabul edemiyorlardı belki de. 298 numarayı almıştım bu sefer ve önümde 73 kişi daha vardı. Doktor sayısı 4’dü. İhtiyarların çoğu ilaç yazdırdığından çok da beklemeyecektim. Ama kayıp parmaklarımı bulmamı söylerse diğer bir doktor da, yapacak bir şeyim olmayacaktı. 300’de numara bitmişti ve hala akın akın ihtiyar yağıyordu sanki gökyüzünden sağlık ocağına. Birini numaramı çalmaya çalışırken yakaladım. Yalvaran gözlerle bana baktı: ‘’Çok, çok uzun yaşamam için bu numaraya ihtiyacım var’’ dedi. Numaramı verdim ve yeni aldığım Apocalypse Now (Redux) DVD’sini de uzattım peşi sıra. DVD ile ilgilenmedi ve ben de dışarı çıktım sevgili. Oysa Redux olduğundan, kurguda çıkarılmış 50 dakikanın da eklendiğini ballandıra ballandıra anlatmama rağmen ikna olmadı. ‘’Ballantines viskiye, baldıran zehiri atıp ballandırsaydın ikna olurdum belki’’ diye içinden geçirmiş olabilir mi sevgili?

Yürürken sırf sana benziyor diye hapşıran bir kıza ‘’çok yaşa’’ dedim. Gülümsedi. ‘’İstersen bir kahve içelim’’ dedi. İşlerin bu kadar çabuk gerçekleşmesi kitabımda yazmıyordu sevgili ve sen vardın. Gözlerimin içine içine bakıp, ‘’O benim’’ dedi. İnanmışım sevgili. Kahve içerken kendime geldim ve sırf sana benziyor diye yanaklarını okşadım. Kahveler bitince kız itiraf etti: ‘’Sırf eski sevdiğime benziyorsun diye buradayım. Ben de bir kaybedenim.’’ Söyledikleri kalbime dokunmuştu sevgili. O sen olabilir miydin? Sen de benim gibi, bana benzeyen birine ihtiyaç duyabilir miydin? O sen miydin sevgili? Daldığımı görünce fısıldadı: ‘’ Eternal Sunshine Off The Spotless Mind’’

Koşarcasına kaçtım oradan sevgili. Senin bir oyuncak ayı olduğunu itiraf edemedim. Yine de kendimle çelişkiye düşmekte çok iyi olduğumdan ve bundan sahte bir gurur da duyduğumdan sevgili, varlığının cinsi hakkında bir an şüpheye düşmedim değil. Ama şu an eminim: Sen bir oyuncak ayısın benim için sevgili. Bulunduğum yerden, koşarak çıktığım pastaneye baktım. Kalktığım masanın üstünde bir oyuncak ayı yatmaktaydı.

Soğuktu ve yağmur çiseliyordu. Kırmızı ışıkta durup gökyüzüne büyük bir karamsarlıkla baktım. Kara-gri gökyüzü ahmakıslatanını da göndermekte gecikmedi sevgili. Şu an burada olsaydın, yanımda benimle ağır adımlarla yağmura aldırmadan yürüseydin, tüylerin yapış yapış olurdu sevgili. Üzerinde sigara söndürdüğüm zamanlar oldu biliyorum ve özür diliyorum. Kırılmış kül tabağının da suça ortak olmasıyla suçluluk duygum biraz olsun azalıyor. Hala kırmızı yanıyordu ve bir araba iyice yanıma yanaştı. Beklediğim kişiydi. Evine gittik. Gizemli çantasını açtığında her kalibreden silah vardı. Uzun namlulu bir 45’lik seçip, ‘Silahlara Veda’dan bir pasaj okudum. Eleman etkilenip fiyatta oldukça aşağı indi. Elinde başka şeylerde vardı ama ilgilenmedim sevgili. Silahı belime takıp bir 2000 uzattım. Keyifle sigaralarımızı tüttürüp çıktık.



Minyatürk’ü kana bulamak isteyen 6 cüce terörist etkisiz hale getirilmiş sevgili. Tavuk yakalar gibi yakalamışlar her birini. İçlerinden biri sarışın bombaymış. Saçlarından yakalanmak istenirken kafasındakinin peruk olduğu ortaya çıkmış. Aslında bir canlı bombaymış. Tam kendini patlatacakken tutup denize fırlatmışlar. Havada infilak etmiş sevgili.

Sıralı ikililer ve üçlülerden sonra sıranın sana gelmesine gücendiğini söylüyor kuşlar. Yağmurda, nehir kıyısına kurulmuş bir sınır karakolunda unuttum seni sevgili. Komutanlar bombalarla moleküllerine ayrıştırıldıklarından, kumanda bendeydi sevgili. Kumandanın bende olması demek tam bir kaos demekti sevgili, bilirsin Proudhon ve Kropotkin hastasıydım bir zamanlar. Yanmış ve düşmüş helikopterler getirdi haberini sevgili; demir kuşlar onlar. Senden bir parça daha aradım kokpitte ama nafile. İşte o an durmakta olan pervaneye kaptırdım iki parmağımı. Ve yıllar sonra bir sağlık ocağında senin ve parmaklarımın peşindeyim. Abesle iştigal etmekteyim.
Beyaz zemci, Cemzi.


DİP NOT: Etin yağını, sinirini ayırdığınız gibi yazının da romantik kısımlarını ayırırsanız tadından yenmez olur. Vejetaryenim ben diyorsanız, komik kısımlarını ayırırsanız taze domates ve marul tadı alırsınız.





************************************************************************************




yazan ve yöneten Fırat Konuşlu (KEzzAP) oynayan Bilal Bay (payitaht) kurgu Bilal Bay Fırat Konuşlu
Şan; kendi intihar görüntülerini internet aracılığıyla yayınlayarak şöhret olmak isteyen bir gencin psikolojisini, “gerçeklik ve kurgu” algıları üzerinden anlatmaya çalışıyor.
Filmin Youtube Linki: http://www.youtube.com/watch?v=vMOgd9Nl7Uw

1 yorum:

conmech dedi ki...

selam, yok forumdan değilim. El chivo nickli arkadaşı ekşi sözlükteki yazısından tanıyorum. Ben de aynı sorunları yaşıyorum. Youtubedaki filminize bu gece bakacağım. Bağlantıyı koparmayalım, benim mail: conmech@yahoo.com
Facebook: Efe Aydal